
Kavramların içini boşaltmak, çağımızın en yaygın alışkanlıklarından biri haline geldi. Son kurban: Yapay Zeka.
Önce domatesin genetiğiyle oynayıp yeni bir ürün ürettik, adına da yine “domates” dedik. Sonra asıl olanı tanımlamak için “organik domates” gibi ek sıfatlara ihtiyaç duymaya başladık.
Bir de popülerleşen bir kavramdan sonuna kadar faydalanma ihtiyacımız mevcut. Ancak kendisinden değil de adından faydalanıyoruz. “Endüstri 4.0” etiketini her makineye yapıştırıp “inovasyon” süsü verdikten sonra, gözlerimizi “Yapay Zeka”ya diktik. Pazarlama sunumlarının yıldızı değişti, ama yaklaşım aynı kaldı.
2020 yılında Microsoft (Turing NLG) ve OpenAI (GPT-3) ürettikleri dil modellerini tanıttığında; derin öğrenme, makine öğrenmesi, yapay sinir ağı, doğal dil işleme gibi pek çok kavramla karşı karşıya geldik.
GPT (Generative Pre-trained Transformer – Üretken Ön İşlemeli Dönüştürücü) aslında bir Dil Modeli (LM – Language Model). GPT, düşünerek değil, öğrendiği örneklerden kelime tahminleri yaparak çalışıyor. Ancak “zeka” kavramı öyle esnek kullanılıyor ki, artık algoritma = zeka gibi algılanmaya başlandı.
OpenAI Kasım 2022’de ChatGPT‘yi yayınlayınca hızla popülerleşti, bu alandaki rekabeti de körükledi ve devrim niteliğinde gelişmeler olmaya başladı. Biz de yeni kavramlara yetişemeyip her şeye Yapay Zeka (AI – Artificial Intelligence) demeye başladık ve ardından gelen hızlı teknolojik gelişmelerle, Yapay Zeka kazanına önümüze ne geliyorsa atar olduk.
Basit yazılımlarla yapılan işler için bile Yapay Zeka ifadesi kullanılır oldu. Hesap makinesi günümüzde icat edilse eminim adına yapay zekalı hesap aracı denecekti. Bir görüntü filtreleme uygulaması, müşteri hizmeti chatbot’u, hatta otomatik e-posta yanıtlayıcı, dil modeli, görsel oluşturucu, otomasyon sistemi veya başka bir yazılım fark etmiyor, insanlık için tüm bunların adı “Yapay Zeka” oldu çıktı.
Kavramı kendisinden ayırdık. Şimdi de yeni etiketler uyduruyoruz: ANI (Artificial Narrow Intelligence – Yapay Dar Zeka), AGI (Artificial General Intelligence – Yapay Genel Zeka), ASI (Artificial Super Intelligence – Yapay Süper Zeka)… ANI, belirli görevlerde uzmanlaşmış sistemleri ifade ederken; AGI, insan düzeyinde genel zeka hedefini; ASI ise bu seviyeyi aşan süper zekayı temsil ediyor. Peki, gerçekten daha akıllı sistemler mi geliştiriyoruz, yoksa sadece kelimeleri mi çoğaltıyoruz?
Kavramları yerli yerinde kullanmak sadece teknik doğruluk değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık meselesidir. Her yazılıma “zeka” atfederken, algoritmaların sınırlarını da unutuyoruz. Oysa gerçek “zeka”, sadece veriden değil, anlamdan, bağlamdan ve sorumluluktan beslenir.
Unutmamalıyız ki, “yapay zeka” dediğimiz şey ne sihirli bir kutu ne de her sorunu çözecek bir üstün akıl. Ona olduğundan fazlasını atfetmeden; onu işleri kolaylaştıran, tekrarları otomatikleştiren, analiz yapmayı hızlandıran bir araç olarak kullanmak mümkün. Tıpkı hesap makinesinin dört işlemle ilişkimizi değiştirdiği gibi, dil modelleri de bilgiye erişim biçimimizi dönüştürüyor. Mesele, bu araçları anlamlı, etik ve ölçülü biçimde kullanabilmek. Zeka insana özgü kalabilir ve biz yine de iyi araçlar geliştirebiliriz.