Abonelik, kiralama ve deneyim odaklı yeni tüketim alışkanlıkları

Eskiden satın alırdık, şimdi erişiyoruz. Sahip olmak yerine kiralıyor, satın almak yerine abone oluyoruz. Sahiplikten erişime geçiş, sadece teknolojik değil kültürel ve ekonomik bir paradigma değişimi.
Sahip Olmak mı, Erişmek mi?
Bir zamanlar MS Office’i satın aldığınızda program sizin olurdu, şimdi ise Microsoft 365 gibi abonelik tabanlı modellere geçtik. Eskiden DVD satın alırken, artık Netflix gibi platformlara abone olarak yalnızca belirli içeriklere geçici erişim sağlıyoruz. Müzik için de durum aynı; bir albümü satın almak yerine, Spotify üzerinden erişim hakkı için ücret ödüyoruz. Oyunları Steam üzerinden ediniyor ama aslında sadece oynama iznine sahip oluyoruz.
Bu yeni modelin adı: “Erişim Temelli Tüketim” (Access-Based Consumption). Yani bir ürüne sahip olmadan, belirli bir süreyle erişim hakkı satın almak. Bu dönüşümün teknoloji alanındaki en açık örneği, kullandığımız uygulamaların çoğunun artık abone olunarak kullanılıyor olması. Buna “Hizmet Olarak Yazılım ( SaaS – Software as a Service)” deniyor.
Hizmet Olarak Yazılım; sürekli güncel hizmet sunar, yüksek başlangıç maliyetini ortadan kaldırır, müşteriyle devamlı ilişki kurulmasını sağlar. Dolayısıyla artık amaç müşteriyle sürdürülebilir ilişki kurma, sürekli hizmet sunarak deneyim inşa etmek haline gelmiştir.
Değer Önerisi Artık Deneyime Dayalı
Eskiden: “Bu ürünü alırsan şu özelliklere sahip olursun.”
Şimdi: “Bu hizmete abone olursan şu deneyimi yaşarsın.”
Yani artık bir şeyin kendisine değil, onun yarattığı deneyime odaklanılıyor. Tüketici de buna göre beklenti geliştiriyor; hızlı, kesintisiz, güncel, destekli ve kolay erişilebilir bir deneyim istiyor.
Pazarlama artık yalnızca “ne satıyoruz?” değil, “nasıl ve ne süreyle sunuyoruz?” sorusuyla ilgileniyor. Bu dönüşüm yalnızca yazılımda da değil; otomobillerden müziğe, eğitimden eğlenceye kadar pek çok sektörü yeniden şekillendiriyor. Ve bu süreçte, sahipliğin yerini erişim; ürünün yerini deneyim alıyor.
Küresel Düzeyde Sahipliğin Sonu mu Geliyor?
Tüketim alışkanlıklarımız yalnızca dijitalleşmiyor, aynı zamanda mülkiyet kavramı da yeniden sorgulanıyor. Dünya genelinde birçok büyük şirket ve platform artık “satın al” yerine “kirala” anlayışını benimsetmeye çalışıyor. Bilgisayar, cep telefonu, hatta kıyafet ve mutfak eşyası gibi ürünlerde dahi abonelik veya kiralama modelleri öneriliyor.
Sahiplik ortadan kaldırılıyor; insanlar her şeyi dönemsel olarak kullanıyor, veriye dayalı şekilde izleniyor ve tüketim davranışları yeniden şekillendiriliyor.
Kültürel Direnç mi, Geçici Gecikme mi?
Türkiye’de de bu trende ayak uydurma çabaları görülüyor. Yeni yeni kiralabunu.com gibi kiralama platformları kuruluyor ancak geniş kitlelerce benimsenmiş değiller. Bunun en büyük nedenlerinden biri kültürel alışkanlıklar. İnsanlar ürüne sahip olmayı, o ürünün kendilerine ait olduğunu bilmeyi tercih ediyor. Sahiplik, güven ve istikrar duygusuyla özdeşleşmiş durumda.
Ancak ekonomik gerçekler bu direnci kırabilir. Gelirlerin durağanlaştığı, ürün fiyatlarının dövize bağlı olarak hızla arttığı bir düzende, satın alma gücü zayıflarken, kiralama veya paylaşım temelli çözümler zorunlu hale gelebilir.
Belki de yakın gelecekte, ev sahibi olmak tamamen hayal olacak, araba sahibi olmak yerine araç paylaşımına dahil olmak, hatta herhangi bir ürün almak yerine kiralamak sıradanlaşacak ve bir şeylere sahip olmak nostaljik bir alışkanlık olacak…